Gebelikte Mikro ve Makrobesinlerin Fetüs Gelişimine Etkisi ( son literatürler ışığında )
Enerji alımı : Gebelik boyunca alınan enerji miktarı hem anne için hem de fetüsün gelişimi için yeterli olmalıdır. Özellikle bu ihtiyaç 10. Haftadan sonra artar .
Proteinler hem kolajen , keratin gibi ana maddelerin yapımında hem de enzim , hormonların yapımında ana rol oynar. Protein ihtiyacının en çok arttığı dönem 2. ve 3. trimesterdir. Total enerjinin % 10-15 inin proteinden alınması yeterlidir.
Yüksek lifli içerikle beslenen gebelerde glisemik indeks düzelir, diabete eğilim azalır. Aynı zamanda bu tip beslenme yüksek tansiyon gelişimini de engeller.
Vücutta hücre zarlarının ve dokuların formasyonları için 5 yağ asidi mutlak olmalıdır. Lineloik asit, alfa linoleik asit, EPA , aroşidonik asit ve DHA .Gebelik esnasında bunlarda azalma eğilimi vardır. Bu nedenle dietle alınmaları önem taşır. Özellikle doymamış yağ asitlerinden olan DHA ve EPA fetüs için hayatidir. DHA fetüste beyin ve göz gelişimi için şarttır. EPA ise gebelikte tansiyon a önlemede önem arz eder. Omega 3 alınması erken doğum riskini azaltır.
Folat : Suda eriyen bir B vitaminidir. Daha çok yeşil sebzelerde bulunur. DNA sentezinde ve vücuttaki en önemli faaliyetlerden olan metilasyonda rol oynar. Fetüste protein sentezi, hücre çoğalması için şarttır. Folat eksik olursa vücutta homosistein birikir bu da gebeliğin yüksek tansiyonlu zehirlenmesine ( preeklampsi ) ve de fetüsün anormal olabilmesine yol açar. Gebelik öncesi ve gebeliğin erken döneminde folik asit alınması hayatidir zira bu nöral tüp defektlerini önler ve omurgada açıklık anlamında olan sipina bifidayı önler. 12. Haftaya kadar folik asit alınmasına devam edilmelidir. Önerilen günlük doz 400 mikrogramdır. Ancak daha önce nöral tüp defektli bebek doğuranlarda , diabetlilerde , epilepsi ilacı kullananlarda doz günde 4 miligrama yükseltilmelidir.
Vit A: Yağda eriyen bir vitamindir. Hayvansal ürün olan yumurta, süt ürünleri ve karaciğerde bol bulunur. Bunun dışında sarı yeşil sebzelerde , patateste, havuçta da bulunmaktadır. Görme, büyüme, kemik metabolizması, immun direnç , gen transkripsiyonu üzerine etkili bir anti oksidandır. Normalde alınan besinlerle eksikliği çekilmez. Gebelikte retinol formu asla kullanılmaz.
Vit B1, B2, B3,B6 ,ve B12 : Bu vitaminler suda erir ve hücrenin enerji üretmesinde son derece önemli ara maddelerdir. B12 vitamini folat ile beraber homosisteini metionine çevirir ve hayati olan metilasyon için gereklidir.
B vitaminleri başlıca hayvansal ürünlerden elde edilir. Et, balık , süt ürünleri gibi. Yanısıra tahıl ve yeşilliklerde de bulunur.
B1 vit eksikliğinde fetüsün beyin gelişiminin olumsuz etkilendiği söylenmektedir. B2 ve B3 vitamin eksikliğinin gebeliğin yüksek tansiyonlu hastalığına ( preeklampsi ) , doğumsal kalp hastalıklı bebeklere, düşük doğum ağırlıklı doğumlara yol açtığı belirtilmiştir.
Gebeliğin hemen başında alınan B1, B3 ve B6 kusma bulantılara iyi gelmektedir. Ve bunların fetüsteki yarık damak dudak riskini azalttığı varsayılmaktadır.
Düşük B12 seviyesinin kanda homosisteini arttırarak erken doğum, plasentanın erken ayrılması, ölü doğum ve düşük doğum ağırlığına neden olduğu belirtilmiştir. B 12 eksikliği folat ile birlikte sipina bifida gibi nöral tüp defektlerine yol açabilmektedir.
Vit C ve E : Vit C suda erir. En fazla sebze ve meyvelerde , domates , brokoli , limonda bulunmaktadır. E vitamini ise yağda erir ve en çok fındık , bitkisel yağda, yeşil sebzede bulunur. Her ikisi de antioksidandır. Vit C aktif olarak plasentadan geçer. E vit ise plasentadan az oranda geçer.
Oksidatif stres preeklampsi, erken doğum, gelişme geriliği ve zarların erkenden açılmasına yol açar. Vit E ve C antioksidan olduğundan bu durumlarda önleyici olabilir.
İlginç olan tek başına C vit alınması zarların erken açılmasını önlerken , E ve C vit beraber kullanılırsa zarların erken açılmasına yol açabilmektedir.
Gebelikte bu vitaminlerin ekstra verilmesi düşünülmez.
Vit D : Yağda eriyen bir vitamindir. Kemik için ve kalsiyumun regule edilmesi için şart bir vitamindir. Ayrıca şeker metabolizmasında, yeni damarlanmanın oluşumunda, inflamasyon ve immun direncin sağlanmasında , genlerin düzeninde hep D vitamini gerekmektedir. Güneşten alınan ışınların deride dönüşümü ile oluşur ve de süt ürünlerinde, balık yağında bulunmaktadır. Global olarak gebelerin % 15- 80 inde D vit eksikliği vardır.
Gebelikte fetüs D vit ihtiyacı için annenin depolarından faydalanır . Fetüse geçiş maksimum düzeydedir. Annede vit D eksikliği yenidoğanda raşitizm yapabilir. Yine D vit eksikliği gebelik şekerine olumsuz etki yapar. Gebeliğin yüksek tansiyonu ile seyreden preeklampsi, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma , erken doğum , D vitamin eksikliğinde ortaya çıkan durumlardır.
Gebelikte vitamin D takviyesi çok önemlidir.
Kalsiyum: Kalsiyum hem kemik için çok önemlidir hem de hücre zarının sağlığı için gereklidir. Kas tonusu, hücre içi sinyal gönderme, enzim ve hormonların harmoni ile çalışması , sinir hücrelerinin fonksiyonlarının düzenlenmesi, nörotransmitter denilen aracıların salınmasında çok önem arz eder.
Gebelikte kalsiyum aktif olarak plasentadan bebeğe geçer. Annenin kalsiyum ihtiyacı özellikle son 3 ayda artar. Günlük olarak alınan 0.3-2 gr lık kalsiyum yeterlidir.
Anne adayının az kalsiyum alması kendisinde kemiklerde erime, uyuşma, kas krampları, titreme yaratabilir. Fetüste de gelişme geriliği, düşük doğum ağırlığı ve fetüsün zayıf kemik yapısıyla doğmasına neden olabilir.
Anne adayında kalsiyumun dengede olması gebeliğin yüksek tansiyonla seyreden preeklampsi hastalığında önleyici olabilmektedir.
Gebelikte önerilen doz 1.5/2 gr gündür.
İyot : İyot tiroid hormonlarının ana kaynağıdır. Başlıca iyot içeren tuzda bulunur , bunun yanısıra yosun , deniz ürünleri, süt ürünleri ve bitkisel ürünlerde ve iyot ile güçlendirilmiş hayvansal ürünlerde de de bulunur. Gebeliğin erken döneminde annede tiroid hormon üretimi ve atılımı % 50 oranında artar. Gebeliğin daha ileri dönemlerinde iyot fetüsün tiroid hormonun üretimi için plasentadan geçer. Anne adayının ve fetüsün tiroid hormonları fetüsün beyin gelişimi , sinir sisteminin oluşumu için şarttır. Küçük miktarda iyot eksikliğin kapanması için yeterlidir. Eksiklik gözden kaçırılırsa fetüste kalıcı ama önlenebilen beyin hasarına yol açar. Ayrıca anne adayı ve fetüste guatr oluşumuna neden olurken, düşük zeka skorlu bebek doğurmaya, artan gebelik kayıplarına ve yeni doğan ölümüne yol açabilir.
Günlük alım için önerilen doz 250 mikrogram olmakla beraber, iyotlu tuz kullananlarda ekstra alım önerilmez.
Demir : Demir oksijenin taşınmasında , genlerin düzgün çalışmasında , solunum faaliyeti gibi pekçok hayati olayda enzimlere yardım eden çok önemli bir kofaktördür. Yeşil yapraklı bitkiler et, balık başlıca kaynaktır.Gebelikte sıklıkla demir eksikliğine bağlı kansızlık gözlenir. Anne adayındaki demir eksikliği anemisi erken doğum, düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma, anormal psikomotor ve kognitif fonksiyonlu bebek doğurmaya neden olabilir.
Gebelikte önerilen doz 30-60 mg gündür.
Çinko : Çinko 200 den fazla enzimin çalışmasında rol oynayan , pekçok gen birimi, protein ve hormonun yapısına etkileyen bir elementtir. Protein sentezinde, hücre bölünmesinde , genlerin tanziminde , yara iyileşmesinde , görme, nörolojik ve bağışıklık fonksiyonlarında ve de antioksidan olarak son derece önemlidir.Yüksek oranda et, süt, fındık, lifli bitkilerde bulunur.
Gebelikte çinko eksikliği bozulmuş immun direnç, uzayan doğum, erken doğum , miad aşımı, gelişme geriliği , düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma, gebeliğin indüklediği yüksek tansiyon ( preeklampsi) ile birliktedir.
Çok nadir görülen doğumsal çinko emilim bozukluğunda yenidoğanda doğumsal anormallikler ve gebelik kayıpları olabilir.
Gebelikte ekstra çinko alımına ihtiyaç yoktur, diyetle alınmaktadır.
Alkol ve kafein : Gebelikte alkol kesinlikle kullanılmaz. Günde 80 gr üstü veya 8 bardak üstü alkol tüketimi ağır bağımlılık demektir. Bu durumda yenidoğanda doğumsal defektler, gelişme geriliği , alkole bağlı anormal yüz şekli , zeka geriliği oluşabilir.
Kafein çikolata, kola , kahve ve kafein içeren bazi ilaçlarda bulunur. Aynı zamanda hem anne adayında hem de fetüste metobolik aktiviteyi arttıran stimulator etki yapar. Plasentadan geçerek fetüste uyarıcı etki yapar. Fetüste kafeini yıkacak enzim yetersizdir. Aşırı kafein kullanımı rahim damarlarını büzerek , fetüse giden kan akımını azaltır, fetüsün kalp ritmini bozabilir, fetüsün gelişimine olumsuz etki yapar.
Günde alınan kafeindeki her 100-150 mgrlık artış düşük doğum ağırlıklı bebek doğurma riskini % 3-13 arasında arttırır. % 7-19 civarında da artan gebelik kaybı ile beraberdir.
Özetle gebelik öncesi ve gebelik sırasında alınan besinler , vitaminler her aşamada fetüsün gelişimini etkilemektedir.