Ülkemizde rahim ağzı kanserinden sonra sonra en sık görülen jinekolojik kanser türüdür. Jinekolojik muayene ve kontrollerin artması ile vakaların büyük bölümü erken dönemde saptanabilmektedir. Vakalarda düzensiz vaginal kanamalar , bazı ileri olgularda kanla beraber yoğun iltihabın vajenden gelmesi gözlenir. Kişi menapozda olsa dahi kanamaları olacaktır. Bazen hiçbir bulgusu olmayan olgular yapılan ultrason kontrollerinde yakalanır. Bu vakalarda olağandan daha kalın rahim iç tabakası gözlemlenir.
Şüphesiz ileri evre olgularda yayılımın derecesine göre daha keskin yakınmalar olacaktır.
Hayatı boyunca yoğun olarak karşılanmamış östrojene maruz kalanlarda , şişmanlarda , diabetli vakalarda , az çocuk doğurmuşlarda bu kanser türü daha fazla gözlenir. Ailesinde rahim , barsak kanseri olanlarda genetik yatkınlık ile endometrium kanseri daha sık gözlenir. Bu kanser türü östrojen bağımlıdır . Bu nedenle erken yaşta adet görüp, geç menapoza girenlerde de sıklığı artar. Meme kanseri nedeniyle tamoksifen alanlarda risk artmıştır.
Erken dönem yakalanan , tedavisi yapılan olguların 5 yıllık sağ kalım oranı % 90 nın üstünde olmaktadır. Ancak hastalığın görülme şekli çok heterojendir buna bağlı olarak da tedavi şekli en tartişmalı olan jinekolojik kanserdir.
Eğer kanser hücreleri en iç tabaka olan endometriumdan daha dışa doğru yani myometriuma doğru yayılma yapmışsa vakanın evresi artmaktadır. Dışa doğru yayılım oldukça lenf bezlerinin tutulma riski artacaktır. Bunun yanısıra tümör büyüklüğü 2 cm üstünde ise de yayılım riski artacaktır. Yayılım rahim ağzına doğru ise , vaka nispeten ileri yaşta ise, bunlar da sağkalımı etkileyen faktörlerdir.
Tedavi şekilleri vakanın özelliğine göre çok değişmektedir. Genel prensip cerrahi olarak müdahale edip ardından ileri vakalarda kemoterapi , radyoterapi ve /veya hormonal terapiden faydalanmaktır. Tedavi vaka bazlı olup pekçok detay içermektedir.